Karşıyaka’da sahilinde Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Anıt Kafe geçen ayın (Ekim) 11’inde mahkeme kararıyla yıkıldı. Yıkıma giden süreç Kafeteryanın yakınında bulunan vatandaşların özellikle kafeteryanın tuvaletinin yarattığı hem görüntü hem de çevre kirliliği nedeniyle yaptıkları şikayetlerle başlamıştı. Tuvaletlerin çirkin görünümü dairelerin manzarasını bozuyor, ücret ödemek istemeyen vatandaşların tuvaletlerin dış tarafında ihtiyaçlarını gidermeleri çevreyi kirletiyor ve rahatsızlık yaratıyordu. Süreç, belediyenin şikayetlere aldırmaması sonucunda davaya dönüştü idare mahkemesi kafenin yıkılmasına karar verdi.
Belediyenin bu kararla ilgili olarak verdiği yanıtı davacı vatandaşların avukatlığını yapan Tacettin Çolak şöyle anlatıyor: “…Belediyenin bize verdiği yanıt içler acısı. Hakları ve yetkisi olmadığı halde mahkeme kararını yorumlamaya kalktılar. Yanıtta, ‘Kararın belediyemiz tarafından icrai bir işlemle yerine getirilmesini gerektiren bir içeriği bulunmamaktadır’ ifadesi yer alıyordu. Mahkeme kararlarının uygulanmaması suçtur. Karşıyaka Belediyesi’nin yetkilileri hakkında Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduk…”

Görme Engelliler Kütüphanesi’nin kafeteryaya dönüştürülmesi
Anıt Kafenin yıkımının gerçekleştiği günlerde şehrin bir başka köşesinde, Atakent mahallesinde toplanmaya başlanan itiraz dilekçeleri CİMER’den, Belediyenin iletişim kanallarından Karşıyaka Belediyesi’ne akmaya başladı. Çünkü Anıt Kafe’nin yıkıldığı günlerde, Belediye Atakent’te bir çalışma başlatmıştı. Belediye neredeyse Anıt Kafe’nin yıkım çalışmaları ile eş anlı olarak Atakent Görme Engelliler Kütüphanesi’nin lokasyonunun burada çalışan görevliler ve kütüphaneden faydalanmak isteyenler için uygun olmadığını değerlendirerek kütüphaneyi Karşıyaka Çarşısı’na taşımaya karar vermişti. Buradaki taşınma faaliyetini gören vatandaşlar görevlilere buraya ne olacağını sordular. Aldıkları yanıt tahmin edebileceğiniz gibi “kafe” oldu. Bu da çevre sakinlerinin tepkisini çekti ve bir karşı kampanya başladı.

Faaliyete geçince sizin de fikrinizi alacağız
Atakent’te vatandaşlar dilekçelerine kafenin şehrin oldukça yoğun bir bölgesinde, dar bir sokakta, apartmanlara çok yakın, mahremiyeti bozacak şekilde konumlandırıldığını, Atakent’te ilave nüfus, trafik ve yapılaşma yaratacağını, kamu düzeni ve asayişin bozulacağını, yoğunlaşmanın şiddetli bir depremin mahalledeki etkilerini şiddetlendireceğini, çok yakında bulunan ve ekonomik zorluklar, toplanamayan çöpler, su kesintileri gibi sorunlarla uğraşan kafelerin önüne kafe yapmanın rekabeti bozacağını açık açık yazdılar.
Vatandaşlardan birisi kendisine belediye tarafından iletilen yanıtı bana yönlendirmiş. Belediyenin yanıtını birkaç kez okumaya çalıştım, ama her seferinde cümleler birbirine dolandı. Yanıtın dili, aslında Türkiye’de yaşadığımız zihinsel dönüşümün aynası. Yanıt, kütüphanenin yerini kafenin, okuma alışkanlığının yerini çay – kahve, oyun alışkanlığının aldığı bir dönemin simgesi, yaşanan kültürel geçişin sözel izdüşümü: ne fikri net, ne cümlesi tutarlı. Atakent sakinleri bu eski Görme Engelliler Kütüphanesinin bir semt kitaplığına dönüştürülmesini istiyorlar. İnşallah dilekleri gerçekleşir ve belediyenin verdiği yanıt bu semt kitaplığında “kamuda yazışma” konulu bir atölye de tartışılarak anlaşılır hale getirilir.
Aynı belediyenin aynı konudaki ve yine bana iletilen bir başka yanıtı da Avukat Tacettin Çolak’ın deyimiyle “içler acısı”. Yanıtta yazışmanın konusu olarak yanlışlıkla “Uğur Mumcu Parkı Kafe” yazılmış. Uğur Mumcu Parkı Kafe kapatılan, yerine kafe açılması planlanan kütüphaneye çok yakın mesafede olan ve yürüyerek 5-10 dakikada ulaşılabilen bir kafe. Çok yakındaki bu kafeyi bildikleri halde Karşıyaka Belediyesi yetkilileri “…Öncelikle Karşıyaka Belediyesi’nin bölgede başka bir hizmet tesisi olmaması…” diye bir bahaneyi ileri sürerek kafeteryanın açılması gerektiğini savunuyor. Halbuki bu iki nokta birbirine o kadar yakın ki yanıtı yazan memurlar bile bu iki noktayı birbirine karıştırmış olabilirler.
Yanıtın devamında “sosyal belediyecilik” kavramına değinildikten sonra “… faaliyete geçtiğinde siz mahalle halkının istekleri değerlendirilerek…” gibi kurumsallık ve sosyal belediyecilikle bağdaşmayan bir ifadeye yer verdiği görülüyor. Halbuki sosyal belediyecilik kararı verip, sonra da “Ne istemiştiniz?” diye sormak değil, o kararı halkla birlikte almaktır. Sosyal belediyeciliğin her “yaptım oldu” kararının yanına bir süs tokası gibi eklenmesi artık sıradan bir olay oldu. Daha da araştırınca, bu çalışma başlatılırken değil mahalle halkına mahalle muhtarına bile haber verilmediğini öğrendim. Ama onun başka bir mahallenin muhtarının görüşü alınmış. Buna kimse bir anlam veremedi ama bu da başka bir içler acısı durum.

Bir belediye bir mahalle ve üç kriz
Yine, Atakent mahallesinde, Görme Engelliler Kütüphanesine birkaç yüz metre uzakta bir başka kriz yaşanıyor. Karşıyaka Belediyesi, Bostanlı Pazarı’nın çarşamba günleri meyve-sebze satışına ek olarak cumartesi günleri de “Tekstil Günleri” adıyla yeni bir pazar açma kararı aldı; bu, belediyenin gelir artışı için alanın Kent A.Ş. veya özel bir şirkete devredilmesi iddialarını da beraberinde getirdi. Pazarcı esnafı, tezgâh satışlarında yüksek ücret talepleri ve pazarın ticari değerinin korunması gerekçesiyle şiddetle tepki gösterdi, belediye önünde protestolar düzenledi ve “Başkan istifa” sloganları attı. Gerginlik, polisle arbedelere ve 6 esnafın gözaltına alınmasına yol açtı; ayrıca tadilat gerekçesiyle pazarın kapatılmasına rağmen bazı pazarcıların barikatları aşarak tezgâh açması adli süreçleri tetikledi. Sonrasında, söz konusu pazar yerinin haftanın bir gününde tekstil, el sanatları ve benzeri ürünlerin tanıtımı ve satışına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla Karşıyaka Belediye şirketinin sahibi olduğu Kent A.Ş. tarafından işletilmesine ilişkin olarak verilen önerge Belediye Başkanı Yıldız Ünsal tarafından geri çekildi. Bu kriz hala sıcaklığını koruyor.
Atakent için bu yıl Karşıyaka Belediyesi Meclisi’nde yaşanan Bilfen krizi ile başlamıştı. Atakent’te yer alan ve “Park, Spor ve Yeşil Alan” olarak geçen bir arazinin Özel Eğitim Alanı’na dönüştürülmesine yönelik imar planı değişikliği önergesi büyük bir tartışma yaratmıştı. Tartışmalı önerge, CHP meclis grubunu ikiye bölmüş; 13 CHP’li ret oyu kullanırken, aralarında Belediye Başkanı’nın da olduğu diğer CHP’li meclis üyeleri ve AK Partili üyelerin oylarıyla oy çokluğuyla kabul edilmişti Krizin temel nedeni, halkın itiraz ettiği ve geçmişte mahkeme kararıyla iptal edilen bir planın, bu kez Bölge İdare Mahkemesi’nin lehte bozma kararına dayanarak yeniden meclise getirilmesi ve CHP içinde derin bir ayrışma yaratması olmuştu. Başkan Yıldız Ünsal, mahkeme kararını uygulamak zorunda olduklarını savunurken, ret oyu veren CHP’li meclis üyeleri plana şiddetle itiraz etmişlerdi.
Bu yıl yaşanan olaylar birkaç bin nüfusu ve birkaç kilometre karelik alanı ile küçük bir mahalle olan Atakent’in yalnızca fiziksel değil zihinsel ve idari bir kuşatma altında kaldığını gösteriyor. Bu mahallede bir yıl içinde yaşanan üç krizin, belediyecilik ve demokrasi pratiklerine dair vahim bir tabloyu gösterdiği çok net. Bir mahallenin bir yıl içinde üç ayrı krizle yüzleşmesi, tesadüf değil; artık kime hizmet ettiği belli olmayan bir belediyecilik anlayışının doğal sonucu. Umarım Atakent’ten yükselen itirazlar, Karşıyaka’da daha katılımcı, daha şeffaf ve daha özenli bir belediyecilik anlayışının kapısını aralar.

Başkanın ataması Ankaradan olunca zaten demokrasi zedelenmesi.28 Belediye Başkan adayından katilim için para al sonra bilinmeyen bir adayı Belediye Başkanı yap.Bu demokrasimidir?Ak parti bile böyle aday göstermiyor.Boyle aday seçimi olmaz.Karsiyaka Turkiyenin en fazla aydın kesiminin yaşadığı bir yer.Bu kesimle alay edilmez.Brlediyenin para krizini Ankaranin ele alıp çözmesi gerekirdi.Belliki bu kırmızı Belediye yönetimi çözemiyor.Ey ankara sen çöz.yazima bir çözüm önerisiyle.e bitirelim.Turkiyede bütçeyi harcamaları ve bütçe denkliği çok iyi bilen YEMINLI MALI MUSAVIRLER var.Bunlardan 4 kişilik bir komisyon kurulsa(ben parasız yapacak 4 kişiyi şu an bulabilirim)bu komisyon işi çözer.Cunku adamların işi bu.Butvenin malı tahlilini en iyi onlar biliyorlar.Isi bileni bulup ona yaptırılan çözüm gelir.
Yazılanlara tamamen katılıyorum, bu yapılanların sosyal belediyecilikte, yakından değil uzaktan bile alalası yok. Mahallelerde birşeyler yapılmak isteniyorsa önce mahalle halkını yoran değil onların hayatını kolaylaştıracak şeyleri yapmak ve bunları yapmadan önce de o mahallenin delegelerine yani halkın mahalledeki temsilcileri aracılığı ile halkın kendisinden görüş alması gerekir.
Sosyal belediyecilik yapıyoruz derseniz, yapılmak istenen düzenlemeyi öncelikle o çevrenin halkına sorup ikna edebildikten sonra yaparsanız işte o zaman sosyal belediyecilik yapıyoruz diyebilirsiniz. Halk yeterince yorgun birde belediye başkanları eli ile yorup, halkı sizlerden ve bizlerden uzaklaştırmayın.