İzmir Kuyumcular Odası Başkanı Murat Kurtuluş Buyrukçu, Ses Gazete’ye yaptığı kapsamlı açıklamada hem geride kalan 4 yıllık dönemi değerlendirdi hem de 8 Şubat’ta yapılacak genel kurulda yeniden aday olduğunu açıkladı. Buyrukçu, İzmir’e kazandırılması planlanan Altınkent Bayraklı Kuyumcu Kenti Projesi’nin detaylarını paylaşarak, “Bu proje İzmir kuyumculuğunu üst lige taşıyacak” dedi.

- Öncelikle, görevi devraldığınız günden bugüne kadar oda faaliyetlerini anlatır mısınız?
4 sene… Daha dün gibi hatırlıyorum. Bir nefeste geçti. Hangisini anlatalım? Bizi takip edenler yalnızca sektör bileşenleri değil; eşimiz, dostumuz, dışarıdan birçok insan da çok yakından takip ediyor. Hatta bana, “Başkanım seni takip etmekten başımız dönüyor” diyorlar. Biz hep sektörle, esnafla iç içeyiz. 41 senedir bu çarşıda, Kuyumcular Çarşısı’nda esnafız.

- Murat Kurtuluş Buyrukçu’yu biraz tanıyabilir miyiz?
Tabii. Ben üreticilikten, atölyecilikten geliyorum. Mesleği tabiri caizse tırnaklarıma kazıya kazıya öğrendim; çıraklık, kalfalık, ustalık… Sonrasında patronluk diyelim ama hiçbir zaman çalışanlarıma patron edasıyla davranmadım.
1973 İzmir doğumluyum. Anne tarafım Giritli, baba tarafım Malatyalı. İzmir’deki birçok göçmen aile gibi biz de kökenleri göçmen olan bir ailenin çocuklarıyız. Ancak ailemiz burada çok eski. Annemin tarafı başta olmak üzere 3, hatta 4 kuşaktır kuyumculuk yapıyoruz. Sektörümüzün ve işimizin hakkını vermeye çalışıyoruz.

- İzmir Kuyumcular Odası oldukça aktif. Halkı bilgilendirme ve esnafa sahip çıkma anlamında yapılan çalışmaları anlatır mısınız?
Dört yıllık süre boyunca dokunmamız gereken birçok alan vardı. Öncelikle semt toplantılarıyla esnaflarımızla birebir temas kurduk, kendimizi tanıttık. Yaklaşık 200’ün üzerinde, belki 300’e yakın semt toplantısı ve birleşim gerçekleştirdik. Gönül gönüle bir ortam oluşturduk. Yönetimimizdeki arkadaşlarımızın tamamı ilk kez yöneticilik yapan isimlerdi. Hem camiamızla tanıştırdık hem de kuyumcular odası yönetimiyle esnafı bir araya getirdik.
Atölyecilerimize ve üreticilerimize yönelik yeni üretim alanları, minimum ve maksimum ihracat, mikro ihracat konularında Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde seminerler düzenledik. KOSGEB desteklerini anlatmak için uzmanları davet ettik. İzmir’de üretimi nasıl artırırız diye paneller yaptık.
Toptancı esnaflarımızla da ayrıca paneller düzenledik. Ankara ile ilişkilerimizi güçlendirdik; özellikle bakanlıklar ve Rekabet Kurumu ile. Rekabet Kurumu’ndan, tarihte ilk kez bir oda olarak izin alarak yaklaşık altı ay süren bir indirim kampanyası düzenledik. Prosedüre uyduğunuzda devlet kurumları da kapılarını açıyor. Biz; devlet kurumlarıyla, civardaki esnaf odalarıyla, ticaret ve sanayi odalarıyla barışık bir yönetim anlayışı oluşturduk. Önceki dönemde bu kurumlarla sürekli kavgalı bir yapı vardı. Kapılar yüzümüze kapanıyordu. Bu kapıları açmak için çok ciddi mesai harcadık.
Türkiye’nin ve İstanbul’un tüm önemli fuarlarında odamızı ve İzmir’i temsil ettik. Birlik, beraberlik ve esnaf dayanışmasını ön planda tuttuk. Ancak şunu da söylemek gerekir: Esnafın iyi niyeti çok önemli. Bir-iki kötü niyetli esnaf, koca bir semtin emeğini zedeleyebiliyor. Bu kişilerle gerekli işlemleri yetkili merciler aracılığıyla yaptık. Önceki dönemlerde olduğu gibi cezalarla, mali polisle esnafı zor durumda bırakmadık. Çünkü burası bir Ahi Ocağıdır. Ahi Ocağı, esnafın sırtını dayadığı yerdir.
Yetki belgesi ve ustalık belgesi sınavlarını odamızda düzenledik. Esnafımızı başka illere gitmek zorunda bırakmadık. Sorunlu esnafları dinledik, esnaf mahkemeleri kurarak aralarında sulh sağladık.

- Dijital dönüşüm konusunda neler yaptınız?
“Dijital dönüşüm, değişim ve gelişim zamanı” mottosuyla yola çıktık ve bunu hayata geçirdik. Göreve gelir gelmez bir aplikasyon hazırladık. Önümüzdeki hafta yeni aplikasyonumuzu ve internet sitemizi tüm kuyumcu esnafımızın hizmetine sunacağız. Dijital dergimizle sektörel bilgilere kolay erişim sağlanacak.
Ayrıca KUYUMCU POS adlı yazılımı geliştirdik. MASAK sürecini de kapsayan, aylar süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ciddi bir yazılım oldu. Kullanan esnafımızdan çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Birçok yükten kurtulduklarını söylüyorlar.

- Altınkent projesi hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir sözümüz daha vardı: Altınkent. İzmir’e bir kuyumcu kenti kazandırmak. Projemizin adı Altınkent Bayraklı. “Olmaz” diyenler oldu ama vizyona açık olmak gerekir. Türkiye’nin 100. yılında, 100 yılın projesini İzmir’e kazandırmak istiyoruz. Türkiye’nin 3’üncü büyük kuyumcu kenti, hatta AVM konseptinde Türkiye’nin ilk kuyumcu AVM’si olacak. Buraya Cartier, Rolex gibi dünyaca ünlü markaların orijinal mağazalarını getirmeyi hedefliyoruz. Lokasyon, yeni kent merkezinin tam kalbinde.
Bu proje Kemeraltı’na alternatif değil. Kemeraltı’nı tarihî ve turistik bir merkez olarak konumlandırıyoruz. Altınkent ise modern çağın Kemeraltısı olacak; üst segment mağazalar, A+ markalar, food court alanlarıyla. Co-working alanları, sunum ve fuar alanları, güvenlik sistemleriyle tam bir inovasyon merkezi kuruyoruz. Gemi turizmiyle bağlantılı, kruvaziyer limanına çok yakın bir lokasyon.
Kemeraltı ise artık tarih, turizm ve kültür odağında, dünyanın her yerinden turist çeken bir merkez olacak. UNESCO süreci, Agora’daki keşifler, bölgenin değerini daha da artırıyor. İzmir için çok daha üst bir seviyeye geçiyoruz.

- Projenin detayları nelerdir? Girişimler, temel atma süreci hangi aşamada?
Bu proje kapsamında Altınkent Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi’ni kurduk. Kooperatif aracılığıyla arsa alım sürecini yürütüyoruz. 200’ün üzerinde üyemizle birlikte arsanın satın alımını gerçekleştiriyoruz.
Ardından projeyi kat karşılığı olarak müteahhide veriyoruz. Ticari alanları kooperatif olarak biz alıyoruz, konut alanlarını ise müteahhide bırakıyoruz. Konut alanlarının içerisinde otel, rezidans ve ayrıca çantacılarımız için ofis alanları da yer alacak.

- Arsa belli mi?
Elbette belli. Bugün bir televizyon programında, karşımdaki başkan adayı Turgay Bey “Arsa belli değil” gibi bir ifade kullandı. Oysa arsa belli olmadan lansmana çıkmak mantıken mümkün mü?
Biz burada arsanın ön sözleşmesini yaptık, kaporasını da ciddi bir bedelle verdik. Bu sürecin ardından lansmana çıktık. Şu anda mimarımız projeye çizim yapıyor; mimarımızın da kaporası ödendi.

- Lansman ne zaman?
Aslında ön lansmana başladık bile. Satışlara çok ciddi bir talep var. Buradaki dükkânlar 75 bin dolardan başlıyor. Ayrıca bu arsayı alırken yanındaki üç tapuyu da birlikte alıyoruz. Bu tapulardan biri bölgenin en değerli noktasında, köşe bir parsel. Şu anda birçok müteahhit bu arsa için teklif veriyor. Hatta verdiğimiz bedelin neredeyse yarısına teklifler geliyor.
AVM içerisindeki dükkânlar yaklaşık 115 bin dolar seviyesinde. Yani burada dükkân alanlar, diğer arsadan neredeyse ödediği bedelin yarısını geri kazanmış olacak. Bugünün rakamlarıyla 2–2,5 milyon liraya bir dükkân sahibi olunabiliyor.
Biz kooperatif mantığında “liste” vermiyoruz, doğrudan tapu veriyoruz. Her birimin ayrı numaratajı var. Başlangıç fiyatlarımız yaklaşık 3 milyon lira, bunun da yarısı zaten yatırımcıya geri dönüyor. Dükkânlar kiraya da verilebilir, işletilebilir de. Talep sadece sektör içinden değil, sektör dışından da çok yüksek.

- Proje yatırımcıya açık mı?
Evet. Ancak burası bir Kuyumcu Kent. Altınkent İşletmeleri A.Ş. adı altında bir işletme yapısı ve AVM yönetimi olacak. Kim alırsa alsın; ister tekstilci, ister doktor, ister hâkim… Ama burayı kuyumcuya kiralayacak. Çünkü burası kuyumculuk ihtisas alanı.
Satışları açtıktan sonraki 4. günde 35 kişiye satış yaptık. İlk alımlarla birlikte şu anda 50’nin üzerinde satışı geçtik. Toplamda 200’de kapatmayı planlıyoruz. Ocak ayının ortasına kadar, yaklaşık 45 gün içinde satışları tamamlamayı hedefliyoruz. Bölgedeki en uygun fiyatlı proje diyebilirim. Yan parseldeki başka projelerde metrekare fiyatları bizim neredeyse 3 katımız.

- Proje bir sonraki döneme mi yetişecek?
Ruhsat sürecinden sonra maksimum 3 yıl diyoruz. Ruhsat süreci de yaklaşık 6 ay.
- Bu açıklamalarla birlikte adaylığınızı da ilan etmiş oluyor musunuz?
Evet. Esnaflarımızdan ve oda üyelerimizden bir dönem daha bu görevi yürütmek için destek istiyoruz. Daha sonraki dönemler için bir talebimiz yok. Hatta bu dönem için bile uzun süre karar vermemiştim. Ancak böyle büyük bir proje önümüze gelince, bunu tamamlamak adına bir dönem daha görev almak istedik. Sonrasında bunun bir bayrak yarışı olduğuna inanıyorum. Koltuğu da insanları da yormamak lazım.
Yeni gelenler yeni heyecanlarla, yeni vizyonlarla gelir. O yüzden bir dönem daha dolu dolu çalışıp İzmir’e bu imzayı atmak istiyoruz. Sonrasında da çağdaş, vizyoner, bu düşünceyi devam ettirebilecek bir arkadaşımız çıkarsa, görevi devretmekten memnuniyet duyarız.

- Bir önceki dönem başkanı Turgay Bey de sahaya inmiş durumda. Adaylık yarışı “kaybettim–kazandım” şeklinde mi ilerleyecek? Siz de ilerleyen dönemlerde tekrar aday olur musunuz?
Allah göstermesin. Allah kimseye seçim çalışmalarında karşı tarafı kötüleyerek siyaset yapmayı nasip etmesin. Bu çok kötü bir şey. İnsan kendi yapacaklarını anlatır.
Seçim atmosferi elbette hareketlidir. Geçtiğimiz cumartesi Kızlarağası’nda esnaf ziyaretindeydik. Oradaki esnafa sorabilirsiniz. Gazetecisiniz, gidip bizzat sorun: Yeni dönem için aday olduğumu, projelerimi anlattım mı? Evet. Peki eski başkan ya da karşımdaki aday hakkında tek bir cümle kurdum mu? Hayır. Biz hiçbir zaman böyle bir dil kullanmadık. Ancak bize yönelik bazı isnatlar var. Kendimizi savunmak zorunda kalıyoruz.
- Bir televizyon programında size yönelik bazı iddialar dile getirildi. Araç, evrak ve “kirli siyaset” gibi konular gündeme geldi. Bunlara toplu bir cevap vermek ister misiniz?
Bazı konular vardır, ulu orta konuşulmaz. Biz bu odayı devraldığımızda yaklaşık 470–480 bin TL borçla aldık. Bu rakam 2022’nin parasıyla, bugünün şartlarında yaklaşık 3–4 milyon TL’ye denk geliyor.
Ayrıca odamızın aracı 300 bin kilometrenin üzerindeydi. Personelimiz dergi dağıtımı sırasında sürekli yolda kalıyordu. Neredeyse bir araç parası kadar tamir masrafı ödüyorduk. Oysa biz aktif bir odayız; dergi basıyoruz, dağıtıyoruz. Araç bizim için zorunluluk. Odanın bir motosikleti vardı. Personelin motosikletle dağıtım yapmasını can güvenliği açısından doğru bulmadım. Ben motosiklete zaten karşıyım. Bir kaza olsa vicdanen bunun altından kalkamayız. Göreve gelir gelmez motosikleti sattırdım ve dört tekerlekli, güvenli bir araç temin ettik.
Geçmiş dönemle ilgili çok sayıda dava açabilirdik. Önümüze birçok dosya geldi. Ama bunu yapmadık. Sekiz yıl başkanlık, on iki yıl başkan vekilliği yapmış bir isimden bahsediyoruz. “Artık önümüze bakalım” dedik.
Kendisi odamıza ziyarete geldiğinde ayağa kalktık, ikramda kusur etmedik. Karşılaştığımızda selam verdik. Ahilik ve esnaflık adabı bunu gerektirir. Ancak seçim sürecinde çok sert, kırıcı ve ağır bir dil ortaya çıktı. Buna elbette cevabımız var.

- “Oğlunu odada çalıştırdı” iddiaları hakkında ne söylemek istersiniz?
5362 sayılı yasa açıktır. Birinci derece yakınlar çalıştırılabilir. Ancak bu konu bilinçli şekilde çarpıtılıyor. İzmir Gemoloji Laboratuvarı’nı, İzmir Kuyumcular Odası, İzmir Ticaret Odası, Darphane Damga Genel Müdürlüğü ve İzmir Kalkınma Ajansı destekleriyle kurduk. Darphane Damga Genel Müdürlüğü’nün onay şartları çok net: Bir gemolog, bir gemolog yardımcısı ve bir lise mezunu personel istiyorlar.
Ancak bu laboratuvarın aylık geliri şu an 10–15 bin TL civarında. Bir gemologun maaşı yaklaşık 50 bin TL. Aradaki farkı her ay odamız karşılıyor. Üzerine bir personel daha eklemek, o günkü şartlarda odamız için ciddi bir mali yük oluşturuyordu. Bu nedenle yönetim olarak tamamen oda menfaatini gözeten bir karar aldık. Bununla ilgili tüm belgeler, evraklar, maaş kayıtları ortadadır. Öğrenmek isteyen herkes gelip inceleyebilir.
Benim böyle bir şeye tenezzül etmeyeceğimi beni tanıyan herkes bilir. Kendisi de bilir. Beş yıldan fazla birlikte çalıştık. Ayrıca şunu da özellikle söylemek isterim: 14 aydır maaşımı odamıza bağışladım, tek kuruş almadım.
Buna karşılık kendisi, yönetimi kaybettikten hemen sonra odamıza maaş alacağı için icra gönderdi. Yine aynı şekilde, yeğeni adına yazılan avukatlık ücreti için de icra takibi başlatıldı.

- Bu alacaklar tahsil edildi mi?
Evet, hepsi ödendi. Ayrıca kendi döneminden kalan personelimizi emekli ettik. Yaklaşık 600–700 bin TL emeklilik ödemesi yaptık. Şu an odamızın SGK borcu yaklaşık 1 milyon 700 bin TL. Ancak gelirlerimiz ve alacaklarımız var. Bunları planlı bir şekilde ödüyoruz.
Buna rağmen eski başkan, başkanlık yaptığı bu odayı CİMER’e ve Ticaret Bakanlığı’na şikâyet etti. İcra gönderdi, şikâyet etti. Sırf başkan olamadı diye bu yolları denemek, ahilik adabında yoktur.
Bakın, ben maaşımı bile odaya bağışladım. Maaş almıyorum. Yönetim kurulu kararıyla odamıza bağışladım. Başkan vekilimizin maaşını da yine odamıza bağışladık. Kendisine de söyledik, o da kabul etti.
Oğlum toplamda 13 ay odada sigortalı olarak görünmüş. Biz odamıza gelen gelirleri –örneğin düzenlediğimiz geceler, organizasyonlar sırasında kayıt dışı olarak gelen paraları– kesinlikle kişisel olarak kullanmadık. Yönetim kuruluna da dağıtabilirdik ama bağış makbuzu karşılığında odaya bağışladık. SGK giderlerini karşılamak için kullandık.
Mesela son yaptığımız gecede üretici, atölyeci, çarşı esnafı ve dışarıdan esnaflarımızla bir araya geldik. Sadece 70–80 bin lira civarında bir katkı geldi. Oysa organizasyonun toplam maliyeti yaklaşık 500 bin liraydı. Tamamını kendi cebimden karşıladım. Çünkü esnafımla bir arada olmak istedim. Kucaklaşmak istedim. Helali hoş olsun. Yine olsun, yine yaparım. Üretici esnafımızla da bir araya gelmek istedim.
Şimdi deniliyor ki ‘oda üzerinden gece yapıldı’. Hayır, biz bunu oda üzerinden yapmadık. Bir de ‘yöneticilere maaş verildi’ gibi söylemler var. Evraklara bakmak isteyen varsa gelsin, odamızın kapısı açık. Şeffafım. Her şey burada, kasada duruyor.
Bu program vesilesiyle tüm kuyumcu esnaflarımıza sesleniyorum: Gelin, görün. Makbuzlar dâhil her şeyi açık açık anlatırım.

“Kirli siyaset” eleştirileri ve İESOB vurgusu
Burada asıl kirli siyaset yapılıyor. Ben İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (İESOB) yönetim kurulu üyesiyim. Yalçın Ata Başkan’ın yönetimindeyim.
İzmir Kuyumcular Odası, tarihinde ilk kez İESOB yönetim kurulunda temsil ediliyor. Bu çok kıymetli bir şey. 128 oda arasından seçilen 10 oda içerisinde yer almak demek, çalışkan ve vizyoner bir başkan olduğunun göstergesidir.
Yalçın Ata Başkan da bu yüzden bizden faydalanmak istedi. Kendisi yıllarını esnaf odalarına vermiş bir isim. Ancak burada da bir kirli siyaset yürütülüyor. Daha İESOB seçim süreci bile başlamamışken, “gel sana destek olalım, şu başkanı yıkalım” gibi söylemler dolaşıyor. Bunun hiçbir tarafında olunmaması gerekir. Bunlar çok yanlış şeyler. Önce oda başkanları belirlensin. Biz yeniden seçilelim ya da seçilmeyelim. Ondan sonra İESOB süreci başlasın.
Ben buradan açıkça söylüyorum;
Başkan olduğum ve İzmir Kuyumcular Odası’nı temsil ettiğim sürece Yalçın Ata Başkan’ın yanındayım. Ne zaman kendisi bu görevi bırakmak ister, o zaman… Hatta birlikte emekli oluruz. Bunu kamuoyuyla da net bir şekilde paylaşıyorum.
![]()
- Kongre tarihi belli mi?
Evet. 8 Şubat’ta, Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde kongremizi yapacağız. Davetiye bastırıyoruz. Tüm esnaflarımızı tek tek gezip davetiyeleri elden vereceğim. Her birinin elini sıkacağız, kucaklaşacağız.
İzmir’de yaklaşık 2 bin kuyumcu esnafı var. Bunun 1.700–1.800’üyle birebir tanışıyoruz. Bazı dükkânlar eşler üzerine kayıtlı olduğu için onları birebir tanımıyor olabilirim ama onun dışında esnafımızın neredeyse tamamına hâkimiz.
Elbette kırdıklarımız, gücendirdiklerimiz olabilir. 2 bin kişiyi aynı anda mutlu etmek kolay değil. İstemeden kalbini kırdığımız varsa, sürçülisan ettiysek buradan af diliyoruz. Önümüzdeki dönemde varsa hatalarımızı telafi etmeyi, daha kapsayıcı bir yönetim sergilemeyi istiyoruz.

- Sahadaki hava nasıl? Esnaftan dönüşler nasıl?
Biz esnaflarımızla tokalaşmayız, sarılırız. Gittiğimiz her yerde sarmaş dolaş karşılanıyoruz. Elbette karşı adayın da destekçileri var, ona oy verecek esnafımız da var. Hepsine saygı duyuyorum. Önceki genel kurulda karşımızda yer alan abilerimizin, kardeşlerimizin ilk dükkânlarına ben gittim. “Abi, genel kurul bitti; biz yine kardeşiz” dedim.
Beni üzen tek şey, bu sürecin aileme ve çocuğuma kadar uzatılması. Bir programda “İzmir’de fiyat birliği yaptım” gibi açıklamalar duyuyorum. Bu zaten kanunen yasak bir şey. Böyle söylemlerle oda zan altında bırakılıyor. Biz kimsenin düzenini bozmadık. Mevcut düzen neyse aynen devam ediyor. “İzmir’de fuar yapacaktım” deniliyor ama ortada böyle bir altyapı yok. İzmir’de artık ciddi bir üretim kalmadı. Üretimi olmayan bir şehirde fuar nasıl yapılır?
Anadolu’daki fuarlara bakıyorsunuz, firmaların çoğu İstanbul’dan. O zaman siz orada İstanbul’un fuarını yapıyorsunuz. İzmir’de fuar yapacaksak, İzmir’in üretimi, ihracatı, katma değeri olmalı. Bunun yolu da önce bir Kuyumcu Kenti kurmaktan geçiyor. Önce İzmir kuyumculuğunu ayağa kaldıralım. Ondan sonra fuar da olur, ihracat da olur.
Bizim tabii kuyumcu esnafımızda hep şu var: Bu projenin başında profesyonellerimiz bulunuyor. Profesyonellerimize hep şunu söylüyorum. Mesela biz orada, kataloğun arkasında çözüm ortaklarımızı da yayınladık. Çözüm ortaklarımızın hepsi kendi alanında uzman. Örneğin şirketten kooperatife geçiş süreci var; bu süreci yönetecek profesyonel yapılar mevcut. Sistem Global, Kıymeti Harbiye gibi kurumsal danışmanlarımız var. Tamamen profesyonellerle, profesyonel bir ekiple ilerliyoruz.
Bu profesyonel ekibe şunu söyledim: Satışta, sahada “illa kuyumcu esnafına satacağız” diye bir dayatma olmayacak. Ama önceliğimiz her zaman kuyumcu esnafı. İlk olarak projeyi kuyumcu esnafına duyurduk. Aylardır “Kuyumcu Kent” diye duyuruyoruz. Ekranlarımızda, Kuyumcular Odası’nın resmi sayfasında, kendi paylaşımlarımda ve yöneticilerimizin paylaşımlarında bu projeyi anlatıyoruz.
Şimdi ilgilenen kuyumcu esnaflarımız bizden yer talep ederse, tabii ki öncelik kuyumculara ait. Ancak talep olmazsa, bu projeyi yatırımcılarla gerçekleştiriyoruz. Ocak ayının 15’inde tüm satışlarımızı kapatıyoruz. Talep gerçekten çok yoğun. Yatırımcılardan gelen talep daha fazla.
Bizim kuyumcu esnafımız, altın bozup yatırım yapmaya biraz daha imtina ettiği için, yatırımcılar genelde kuyumcuların son planıdır. Örneğin bir bankacıya, doktora ya da kamu çalışanına bu projeden yer vermek daha kolay. Çünkü onlar tasarruf amacıyla bu tür yatırımlara daha yatkın oluyor. Ama kuyumcu dükkanında döndürdüğü altını, mesela İzmir’de iddia ediyorum; 2 bin kuyumcu varsa bunların yaklaşık 1.800’ü kiracı. Çünkü bir esnaf, 3-5 kilo altını dükkânın mülküne bağlayıp vitrindeki altını oradan çıkarmak istemiyor. Dolayısıyla ben de profesyonellerimize şunu söyledim: “Burada illa ‘kuyumcu yatırımcısı’ olacak diye bir iddiamız yok. Almak isteyen kuyumcuya öncelik tanırız, ama almak istemiyorsa yatırımcıya da açığız.”
O yüzden buradan, yine sizler aracılığıyla yatırımcılara sesleniyorum. Sadece sektör içi değil, sektör dışındaki yatırımcılar da Altınkent’te yerlerini alabilirler. Ancak kuyumcuya kiraya vermek kaydıyla.

- Üyelerinize, seçime dair mesajınız nedir?
Öncelikle yaklaşan yeni yılımız var. 2025 yılı ekonomik açıdan, kuyumculuk sektörü açısından belki de tarihin en zor dönemlerinden biri oldu. Bazı kırgınlıklar, kızgınlıklar, esnaflar arasındaki iletişim sorunları, birlik ve beraberlikte yaşanan sıkıntılar… Bunların hepsi sektörün içinde bulunduğu kriz ortamından kaynaklandı. Bu süreç de maalesef bizim dönemimize denk geldi.
İnşallah 2026’nın ilk çeyreğinden sonra ekonomide yavaş yavaş bir iyileşme başlayacak. Bankaların özellikle mevduat faizlerini düşürmesi, kredileri biraz daha açması, altın kredilerinin önünün açılması önemli. Bu konuyla ilgili hem Amerika’dan hem de yurt dışından yatırımcı şirketlerle görüştük. Önümüzdeki günlerde bunun tanıtımını İzmir’de yapacağız.
“Kiralık altın” sistemine geçişle ilgili çalışmalar var. Ankara’da bu ay konuşuldu, ilgili firma kendini tanıttı. İnşallah İzmir’imize de bu müjdeyi veririz. Bunların hayata geçmesiyle birlikte, İzmir esnafımızın 2026 yılında, 2025’e kıyasla en az iki-üç kat daha fazla iş yapacağına inanıyorum.
Savaşın olmadığı, sağlık ve huzurun olduğu, insanların birbirleriyle güzel ilişkiler kurduğu, seçim ortamında kötülüklerle değil iyiliklerle yaklaşıldığı; esnafın ahilik adabını bozmadan hareket ettiği, çarşılarımızın güzel insanlarla ve turistlerle dolup taştığı bir yıl diliyorum.
Yeni dönemin, çocuklarımıza güzel bir gelecek sunacağımız; Kuyumcu Kent projesiyle de taçlandıracağımız bir dönem olmasını temenni ediyorum.
8 Şubat’ta yapılacak genel kurulda katılım çok önemli. Oylarınızı nasıl takdir ederseniz öyle kullanın; ancak ne olursa olsun 8 Şubat’taki genel kurulumuza mutlaka katılım sağlayın. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum. Katılımcılık çok önemli.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Hiç unutmuyorum; geçen seneki genel kurulda bir abimiz vardı. Kalp ameliyatı olmuştu, yoğun bakımdan çıkalı henüz iki gün olmuştu. Çocuklarıyla birlikte geldi, oyunu kullandı. Gerçekten çok değerliydi. Biz de kendisine yaptığımız gecede ömür boyu onur ödülü verdik.
Kalbine stent takılmıştı, o hâliyle gelip oy kullanmıştı. Bu bizim için çok kıymetliydi. Buradan tüm seçmenlerime; küçüklerime, kardeşlerime, dostlarıma, arkadaşlarıma, büyüklerime, meslek büyüklerime saygılarımı sunuyorum. İnşallah onlara layık bir yönetim sergilemişizdir.
Her şeyimiz şeffaf. Odamıza gelip istedikleri evrağı sorabilirler, istedikleri bilgiyi alabilirler. Gönüllerini rahatlatacak her şeyi açık bir şekilde sunmaya hazırız.
