Karşıyaka’da belediyecilik adına olağan dışı gelişmeler yaşanıyor. Geçtiğimiz Ekim ayında halkın yoğun itirazlarına rağmen Belediyenin ısrarla işletmeye devam ettiği Anıt Kafe mahkeme kararı ile yıkılmıştı. Halk çevrede kirlilik yaratan kafe ile ilgili yaptıkları itirazlar sonuç vermeyince mahkemeye başvurmuş, mahkeme de kafenin yıkılmasına karar vermişti. Söz konusu kafenin yıkım kararının yankıları sürerken Belediye Atakent’te Görme Engelliler Kütüphanesi’ni kapatma kararı alarak, mahalle muhtarı da dahil olmak üzere kimseye sormadan kütüphanenin yerine kafe açmaya karar vermişti. Bu yer böyle bir işletme için çok uygunsuz bir noktada, apartmanlara, hem de aynı işi yapan özel işletmelere çok yakın olduğu için mahalle halkı tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Sonrasında Karşıyaka Belediyesi Bostanlı Pazarına doğru bir hamle yaptı. Bu noktada çarşamba günleri kurulan ve ulusal düzeyde kurulan Bostanlı Pazarı’na ek olarak cumartesi günlerinde de tekstil pazarı kurulacağını ve buradan elde edilen gelirle belediyeye bağlı Kent A.Ş.’nin personele olan borçlarının karşılanacağı ilan edildi. Belediyenin pazarla ilgilenmesinin hayra alamet olmadığını sezen pazarcılar panik içinde itiraz ettiler, bu hamlenin hukuki arka planını anlamak istediler ve ipler koptu. İstenmeyen olaylar yaşandı. Sonunda Karşıyaka Belediyesi Bostanlı Pazarından elini çekti.

Çok kısa süre içinde art arda halktan tepkiler alan bir yerel yönetim kurumunun artık daha ihtiyatlı, daha ince eleyip sık dokuyarak çalışması beklenir. Çünkü bu tür hazırlıksız, halkın görüşlerini dikkate almadan atılan hamlelerin siyasi ve/veya hukuki sonuçları vardır. Ama son birkaç gün içinde medyada bu kez Karşıyaka Belediyesi’nin İnönü mahallesinde bir zamanlar kendi haline bırakılmış bir halı saha tesisini sahiplenen ve ayağa kaldıran halkla mücadele içinde olduğu görülüyor.
Belediye, halkın çabalarıyla, amacına yüzde yüz uygun şekilde çalışan bu tesisi halkın kontrolünden alıp, en verimli saatlerinde kendisi işletmek istiyor. Halk yüzlerce imza toplayarak, yetkililerle görüşerek belediyeyi uzak tutmaya çalışıyor. Bu çok ilginç. Aslında, halkın geçmişte bu tesisi sahiplenmesi, bir futbol okuluna dönüştürmesi sıra dışı, takdir edilmesi ve hatta teşvik edilmesi gereken bir olay. Bu tesis tıpkı Bostanlı Pazarı gibi bir başarı hikayesi. Bostanlı Pazarı olayında olduğu gibi bu tesise girip buranın da tadını kaçırmanın sporcu velileri ile ilişkileri bozmanın anlamı ne? Buna mantıklı bir yanıt vermek zor.

Yine de tesisi görmek istedim. Bir taksiye atlayıp gittim. Temiz, özenildiği, üzerine titizlenildiği belli bir tesis. Halı sahanın yan tarafına Karşıyaka Belediye Başkanı Behice Yıldız Ünsal’ın gülümseyen bir resmi asılmış. Resmin altında Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözleri yer alıyor. Bense Karşıyaka Belediyesi’nin halkın ve teşebbüs sahiplerinin itirazlarını dikkate almadan sosyal belediyecilik anlayışından işletmeci belediyecilik anlayışına geçişini değerlendirdiğimde Atatürk’ün şu sözlerini hatırlıyorum: “Prensip olarak, devlet, ferdin yerine kaim olmamalıdır. Fakat ferdin gelişmesi için umumi şartları göz önünde bulundurmalıdır. Bir de ferdin şahsi faaliyeti, iktisadi kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Fertlerin gelişimine mâni olmamak, onların her noktai nazardan olduğu gibi, bilhassa iktisadi sahadaki hürriyet ve teşebbüsleri önünde devlet kendi faaliyeti ile bir mâni vücuda getirmemek demokrasinin en mühim esasıdır.” .
İşletmeci Belediyeciliğin Bedeli: Halkla Çatışma
Anıt Kafe olayında halk yoğun itirazlarda bulundu. Karşıyaka Belediyesi’ne dava açıldı ama Karşıyaka Belediyesi geri adım atmadı. Sonuçta kafe için yıkım kararı çıktı. Belediye artık mecbur kaldığı noktada faaliyeti durdurmuş oldu. Süreçte kafenin tamamen hukuksuz bir şekilde inşa edilip faaliyete geçtiği anlaşıldı. Tabii bunlar bir kurum olarak Karşıyaka Belediyesi’nin itibar ve güven kaybına uğramasına yol açtı. Bostanlı Pazarında da benzer bir sonuç yaşandı. Onca kaotik olaydan sonra Karşıyaka Belediyesi pazardan çekilmek zorunda kaldı. Bu da tabii yine güven ve itibar kaybı yarattı. Atakent’teki Görme Engelliler Kütüphanesi ve Yamaçgücü Spor Tesisi ile ilgili sürecin de sonuçlarını da göreceğiz.
Halkla bu şekilde karşı karşıya gelmenin siyesi sonuçlarından çekinilmiyor mu? Karşıyaka halkı zaten deprem riski, kentsel dönüşüm, orman yangınları, çöp krizi, susuzluk, körfez kirliliği gibi sorunların verdiği baskı ile yaşamaya çalışırken bir de hiçbir şekilde dikkate alınmamayı sineye mi çekecek? Büyük bir olasılıkla “hayır”. Karşıyaka Belediyesi bu şekilde çalışmaya devam ederse Cumhuriyet Halk Partisi bunun olumsuz sonuçları ile karşılaşacak.

Vatandaşların ortak bazı izlenimleri var: Örneğin; itiraz dilekçesi veriyorlar, doğru dürüst bir yanıt alamıyorlar. “Faaliyete geçtikten sonra sizin de görüşünüz alınacaktır” şeklinde yanıtlar veriliyor. Görüşülen başkan yardımcılarından sonuç alamıyorlar. Belediye meclis üyeleri olaylar hakkında tam bilgi sahibi değil. Çoğu zaman, gelişmelerden en son haberleri oluyor. Halkın tepkileri ile ilgili kaygılarını başkana anlattıkları zaman bir sonuç alamıyorlar. Bunda başkanın belediye meclisi üyeleri ile ortak bir örgüt geçmişi olmamalarının birbirlerini tanımamalarının önemli bir rolü olabilir.
CHP ilçe örgütü belediyenin parti adına belediyenin faaliyetlerini denetlemek, halkın tepkilerini izlemek, doğabilecek siyasi sonuçlar konusunda uyarılar yapmak zorunda. Ama bir şekilde belediye başkanı hiyerarşide ilçe başkanından daha yukarda gözüküyor. Muhtemelen belediye başkanının şehrin rantı üzerinde söz sahibi olması, belediyenin imkanlarına sahip olması, şehrin önemli işverenlerinden olması onu ilçe başkanına göre daha üst bir noktada tutuyor ve denetlenmesi zorlaşıyor.
Karşıyaka Belediyesi’nin son dönemde sergilediği uygulamalar, yerel yönetim literatüründe kritik öneme sahip üç temel boyutun aynı anda zayıfladığına işaret etmektedir: yönetim kapasitesi, demokratik meşruiyet ve kamusal değer üretimi. Sosyal belediyecilik ilkelerinden uzaklaşarak işletmeci belediyecilik yaklaşımının öne çıkarılması, kısa vadeli idari veya mali ihtiyaçlarla açıklanabilir görünse de uzun vadede çok ağır kurumsal ve siyasal maliyetler doğurma riski taşımakta.
Her şeyden önce, karar alma süreçlerinde katılımcı mekanizmaların işletilmemesi, belediyenin meşruiyet zeminini zayıflatmaktadır. Yerel halk, spor kulüpleri, sivil inisiyatifler ve esnaf gibi temel paydaşların süreçlere dahil edilmemesi, politikaların toplumsal kabulünü düşürmekte ve yönetimde “karar–uygulama–geri bildirim” döngüsünün kırılmasına yol açmakta. Bu durum, hem hizmet kalitesini hem de demokratik hesap verebilirliği olumsuz etkileyen yapısal bir soruna dönüşmekte.
İkinci olarak, belediye ile parti örgütü arasındaki hiyerarşik asimetri, yerel demokrasi açısından önemli bir zayıflık alanı yaratmakta. Partinin belediye üzerindeki denetiminin etkisizleşmesi belediyenin hesap vermesini zorlaştırmakta. Bu durum yalnızca kurumsal sorunlara değil, aynı zamanda uzun vadeli siyasal maliyetlere de işaret etmekte.

Üçüncü olarak, kamusal alanların ve sosyal tesislerin belediye tarafından işletme mantığıyla ele alınması, kamusal değer üretimi yerine gelir odaklı bir yaklaşımı öne çıkarıyor. Burada piyasa mantığı sosyal belediyeciliğin yerine geçiyor. Kamusal alanlar üzerindeki kontrolün ekonomik gerekçelerle sıkılaştırılması, yurttaş inisiyatiflerini zayıflatmakta ve topluluk temelli hizmet üretim kapasitesini sınırlamakta.
Bu tablo, Karşıyaka Belediyesi’nin karar alma süreçlerinde şeffaflık, katılım ve hesap verebilirlik mekanizmalarını hızla güçlendirmesini zorunlu kılmaktadır. Aksi durumda kurum ile Karşıyakalılar arasındaki güven ilişkisi daha da zayıflayacak ve Karşıyaka’da yerel demokrasi onarılması zor bir şekilde yaralanacak.

Karşıyaka’da Sanki başka bir partinin belediyecilik ve genel yönetim anlayışı benimsemiş gibi görünüyor. İllaki açılış yapabilecek girişimler yerine daha temel sorunlar, kalıcı çözümler peşinden gitmek lazım.
Yazılanlara tümü ile katılıyorum.
Tek tesellim, bir CHP’li olarak bu başkana oy vermemiş olmam. Örgüt içerisinde bu ilçede başkanlık yapacak nitelikte bir kişi bulamamış olanlara da yazıklar olsun.
Demokrasiyi baştan uygulamamız CHP bunun sonuçlarına katlanacak.Baskan paraşütle atanirsa böyle olur.Partiye Başkanlık adaylığı için para ödeyen 28 kişi atlamış hiçe sayılmış COK YUKSEK PARA verdiği düşünülen bu bayan aday yapılmıştır.Partiye kayıtlı partiye yıllarca hizmet etmiş 28 aday hiçe satılırsa SONUÇTA böyle olur. Böyle bir atamada partinin AK PARTIDEN ne farkı var.Sevgili Dr.A.Bulent Toptaş konuyu yerinde görmüş ve haklı eleştirilerini getirmiştir.Bu kadar nitelikli incelemeyi yaparak demokrasimize katkı sağlayan yazarımız kutlarim.